1900'ler: 1900lerin başında kadınların kıyafetleri katman katmandı. İç etekler, kuyruklar vs. Sağlığa zararlı olduğu bilinmesine rağmen kadınların çoğu bel inceliğini ön plana çıkarmak ve kum saati görünümüne kavuşmak için korse giyiyordu. Bu korseler kadınların nefes almasını zorlaştıracak kadar sıkı bir şekilde bağlanıyordu. Oldukça büyük tüylü şapkalar 1900lerin başında zirve yaptı. Hatta bu akımın yaygınlaşması bazı kuş türlerinde ciddi azalmaya neden oldu.
1920'ler: 1920lere damgasını vuran "flapper" (sineklik) dönemi kadınlar için hem moda hem yaşam tarzı açısından büyük bir başkaldırıydı. İngiltere de ortaya çıkan flapper kelimesi "aykırı davranışlarda bulunan kadın" anlamına gelmekteydi. Bu tarihten önce kadınların sosyal yaşamda yeri oldukça azdı. Çoğunun ev kadını olmak dışında başka bir faaliyeti yoktu. 1.Dünya savaşının başlamasıyla beraber, erkeklerin çoğunun savaşa gitmesi, kadınların sorumluluklarını değiştirdi. Flapper dönemi kadınları modayı büyük ölçüde değiştirdi. İlk olarak korseler terk edildi. Kadınlar daha düz formlu elbiseler tercih etmeye başladı. Etek boyları diz üstüne çıkmaya başladı. 1920lerin modasını ışıltı ve parlaklık olmadan düşünmek de neredeyse imkânsız hale geldi. Kol ve eteklere eklenen püsküller 1920 modasının büyük bir kısmında yer aldı. Aksesuar olarak uzun inci kolyeler, çeşit çeşit pırlantalar yaygınlaştı. Kıyafetlerin üzerinde de geometrik desenler ortaya çıkmaya başladı. Sigara içmek de bir güç ve moda simgesi haline geldi.
1930'lar: 1929 ekonomik krizinde yaşanan sıkıntılar modayı da değiştirdi. 1920lerin pilileri, kürkleri ve parlak stillerinin yerini daha abartısız ve sade bir stil aldı. Modada yaratıcılık yerini mükemmellikle değiştirdi. Bu değişim kadınların daha atletik ve feminen görünmesini sağladı. 1930’lar da uzun boylu görünmek için terzilik hileleri başladı. 1960lara kadar etek boylarındaki kısalık terk edildi. Sırt dekoltesi yaygınlaştı. Vücut hatlarını ön plana çıkarmak için puf kollar yaygınlaştı. Puf kollar üst tarafı genişlettiği için belin daha ince görünmesini sağlıyordu.
1940'lar: 1940larda 2.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla kumaş az bulunan bir ürün haline geldi. Kiüotlu çoraplar çoğu kadın için bir lüks haline geldi. Bu durumla başa çıkmak için kadınlar bacaklarının arkasına kalem ile çizgi çekerek külotlu çorap görünümü yarattılar. İkinci dünya savaşının olumsuz etkilerine rağmen kadınlar şıklıklarından ödün vermemeye özen gösterdiler. Dior'un ince belli Kabarık etekleri, vatkalar, bol paça kumaş pantolonlar, çizgili bluzlar yaygınlaştı. Kadınlar biraz daha maskülen bir tarzda ön plana çıkmaya başladılar. Sade ve tek renk elbiseler ön plana çıktı.
1950'ler: 1950'ler modanın ciddi anlamda evrim geçirdiği yıllardır. Bu evrimin nedenini anlamak için o dönemin tarihine bakmamız gerekmektedir. Tüm dünyayı etkisi altına alan 2. Dünya savaşı insanların çok kısıtlı şartlarda yaşadığı bir dönemdi. Bu dönemin bitmesinin ardından 1940'ların maskülen tarzı biraz daha yumuşatılmaya çalışıldı. Bunun en önemli örneği olarak "peplum" adı verilen bel fırfırları kullanılmaya başlandı. Peplum daha önceden sadece erkek ve kadın ceketlerinin ayrımını göstermekte kullanılıyordu. Bu sefer Dior, peplumu daha farklı bir şekle büründürdü. Peplum’un yeni kullanımı etek üzerine ikinci bir mini etek görüntüsünü ortaya çıkardı. Yarım topuk stilettolar bu kombinin altında kullanılmaya başladı. Dior'un aksine Chanel, 50lerin maskülenliğini sürdürmeye devam etti. Peplumu olmayan düz yakasız ceketleri piyasaya sürdü. Bu davranışının altında savaş döneminin güçlü, öz güvenli, eğitimli kadınlarının maskülen tarzını devam ettirmesi yatıyordu. BU dönem adeta iki moda öncüsünün birbiri ile yarıştığı bir dönem haline geldi. 1950'li yıllarda elbiseler kadınların en çok tercih ettiği kıyafetlerden biriydi. BU elbiseler kadının güzelliğini, inceliğini ve zarifliğini ön plana çıkaracak şekilde dikildi. Aksesuarlar daha büyük boyutlara ulaştı. Savaş yıllarında yasın bir simgesi olan siyah kıyafetler modayı da etkisi altına aldı. Siyah, sade yas elbiseleri bir zarafet simgesi haline geldi. 1950lerin ortasına doğru henüz korseler bile tam olarak bir kenara atılmamışken “sigaret pantolonlar” ortaya çıktı. Fakat kısa bir süre içinde kalem eteklerinde yaygınlaşması ile korse kullanımı bırakıldı. 50'li yıllar kadınların zarif ve ölçülü bir tarza büründükleri bir dönem olarak adlandırılabilir.
1960'lar: 60ların modasını anlatmak için ilk önce o dönemin kültürünü, toplumunun değişimini ve gençliği ele almalıyız. Marilyn Monroe’nun ölümü ile 50li yıllar son buldu ve 60lı yıllara geçildi. Vietnam savaşı, siyahilerin hak talepleri, soğuk savaş ve Küba Devrimi ile beraber barış ve özgürlük için birleşen bir gençliğin ortaya çıkmasını sağladı. Bu gençlik ile beraber moda dünyası da değişti. 60lı yıllardan önce modayı moda devleri yönetirken artık gençlik modaya yön vermeye başladı. Hazır giyim sektörü gelişmeye başladı. Moda her insanın kolayca erişebileceği bir konuma geldi. Kot pantolonlar (bluejean), parkalar, hazır gömlek, elbiseler yaygınlaştı.
60lı yıllarda çeşitli kültürler ortaya çıkmaya başladı;
Mod Modası: 60lı yıllarda İngiltere’de yükselen içi sınıfının ekonomik refah seviyesini artması ile beraber bu işçi sınıfının çocukları "iyi giyinmek, iyi müzik dinlemek ve iyi yaşamak" (http://stilika.com/60larin-modasi-60li-yillarin-stili-tarzi-hippi-mod-beat-twiggy/) üzerine bir felsefe çizdiler. Üst sınıf olmasalar da onlar gibi görünmek istediler Mod modern kullanımda minimalist anlamına gelen modern moddan türemiştir. Mod modası çoğunlukla siyah beyaz çizgilerin yaygınlaşmasını sağladı. Elbiselerde etek boyları 60lı yıllarda kısaldı. Düz inen elbiseler ön plana çıktı.
Beat Kuşağı ve Modası: Beat kuşağının isim babası olan Jack Kerouack, Beat kuşağını popüler kültürden uzak, konformizm karşıtı gençlik olarak nitelendirmiştir. Beat modası mütevazi bir tarz benimsemiştir. Enine çizgili dar t-shirtler, dar pantolonlar, gömlekler bu kuşak içerisinde yaygınlaşmıştır. Bob Dylan, The Doors, Pink Floyd, The Rolling Stones gibi gruplarda can bulan bir giyim şekli ortaya çıkmıştır. Deri ceketler, sigaralar ile gezen gençlik kimilerine göre yollarını kaybetmiş bir gençlikten ibarettir. Rock modasının da Beat kuşağından etkilendiği bilinmektedir.
Hippi Modası: Hippi akımı özgürlükçü ve savaş karşıtı bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Düzenin bir parçası olmayı, sıradan bir hayat sürmeyi, kapitalizmin yarattığı tüketim toplumunu reddederler. Dünyayı insanlar kadar bitkiler ve hayvanlarında eşit olarak kullandığı ortak bir alan olarak görürler. Doğallık ve özgür bir yaşam hippilerin ilkeleridir. Hazır giyime karşı çıkarlar. Hippi modasına baktığımızda oldukça rahat, salaş ve moda akımına uymayan kıyafetler giydiklerini görürüz. Nasıl göründüklerine dair kaygılar taşımazlar. Giysileri canlı renklerden oluşur. Doğanın her rengini üzerilerinde taşımalarından dolayı "çiçek çocuklar" diye anılmışlardır. Çiçek desenleri, nakışlar ve kurdeleler, etnik takılar, tüylü, püsküllü, örgü desenli bol kıyafetler, bohem kemerler ve yuvarlak gözlükler hippilerin vazgeçilmez parçalarıdır. Beslenme tarzı olarak vejeteryanlığı tercih etmişlerdir.
1970'ler: 70ler tam olarak nasıl bir tarz oluşturacağını bilemeyerek başladı. Modlar, 20'li flapper görünümünü “cloche” şapkaları* (Çan biçiminde, keçeyle yapılan şapka türü) ve “vardiya” elbiseleriyle* canlandırıyordu. Hippiler, canlı salaş ve sade kıyafetlerine (kır elbiseleri) geri döndüler. Olgun kadınlar 40'lı ve 50'li klasikleri tercih etti. Yetmişler karmakarışık bir modaya sahipti, moda hakkında fikir sahibi olan herkes için her tarzdan bir şeyler taşıyordu. Sonunda rahatlık ve konfor 70ler modasının konseptini oluşturdu. Modlar parlak tonları tercih ederken; hippiler toprak tonlarını tercih etmeye başladı. Modlar ve hippiler özellikle şal desenlerini (paisley)* tercih etmeye başladı. Moda dünyasının artık belirli kuralları yoktu. Ne giyeceğini, nasıl giyeceğini çoğunlukla insanlar kendileri seçiyordu. Mini elbiseler, drop waist elbiseler*, tunic elbiseler, kolsuz jumper elbiseler* 70lerin trend elbise modelleri arasında sayıldı. Elbiseler sert kumaşlardan yapıldığı için kırışıklık ve lekelere dayanıklıydı. Birçok elbisenin yakaları vardı. Birçok kış elbisesi uzun piskopos kollu ve bel kemerli, düğmeli gömlek şeklinde geldi. Büyükanne, Kır veya köylü elbiseleri moda oldu. Bu elbiseler ayak bileği uzunluğunda dantelli ve nakışlı elbiselerdi.
Ayrıca maxi boy şal elbiseler, puantiyeli elbiseler ve fırfırlı elbiseler moda oldu. Pantolonlar yüksek bel ve geniş bacaklıydı. Bazıları üst bacağa oturan fakat aşağı doğru bollaşan şekildeydi. Çoğu kadın için düğmeli bluz veya triko ile bu tarz pantolonları giymek modaydı. Renkler pastel tonlarıydı. Ayrıca mavi jeansler çok moda oldu. İlk başta tasarımcılar bunu reddetse de bu tarz kadınlar arasında hızla yayıldı. 70'lerin başında, kullanılmış veya önceden ağartılmış mavi kot pantolonlar yeni her şeye tercih edildi. Denim'e kontrast dikiş ve yamalar eklemek onları benzersiz kılmak için yaratıcı bir yoldu. Ne kadar çok giyilmişse, o kadar iyi sayılıyordu. Marka isimleri Calvin Klein, Pierre Cardin, Jordache ve Gloria Vanderbilt özellikle ödüllendirildi. Arka cebinde logo olan jean giyen kadın tarz sahibi sayıldı. Bu yüksek fiyat etiketlerinin başlangıcı oldu.Belden kemerli ya da ipli tulumlar da 70'lerde oldukça moda oldu. Rekor sayıda kadın, ağırlıklı olarak erkekler tarafından tutulan profesyonel çalışma alanına girdiğinden, kadınlar erkek giyiminden esinlenen pantolon, gömlek ve ceketlerde başarı için giyinme ihtiyacı hissettiler.
Erkeklere özel blazerler geniş pantolon ve sivri burun botları ile yelek ve kedi papyon bluz üzerine giyildi. Bu görünüm her yerde akıllı ama şık kadınlar için yeni bir stil haline geldi. Tişörtler dar ve kısaydı. Birçoğunun boyun ve kolunda kontrast bantlar vardı. Gökkuşağı şeritleri popülerdi. Pamuklu kolsuz bluz ve balıkçı yaka kolsuz bluzlar modaydı. Müzik gruplarının logoları bu tişörtlerin üzerinde kullanıldı.
Punk: II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik çöküş, işsizliğin artması, hayatın pahalılaşması, insanların fakirleşmesi ve muhafazakar politikalar 1970’li yılların başında Punk akımının ortaya çıkmasının nedenlerinden biridir. Özellikle işsiz ya da işçi sınıfından bu duruma isyan eden 20–30 yaş aralığındaki gençler, punk akımının öncülerini oluşturdular. Bu gençler otorite karşıtı ve hiçbir şekilde uysal olmayan punk tarzını hayatlarının her alanına geçirmişlerdir. Punk kısa sürede orta sınıfa da yayılmıştır. Punk akımının nerede ortaya çıktığına dair iki görüş vardır. Bir kesim New YOrk'ta ortaya çıktığını savunurken diğer kesim Londra'da ortaya çıktığını savunur. Ancak Londra'da Punk daha geniş bir kitle tarafından benimsendiği için Punk'In merkezi çoğunluk tarafından Londra olarak görülmektedir. İlerleyen süreçlerde Punk, yalnızca felsefi bir tutum olmaktan çıkmış ve yaşam tarzına dönüşmüştür. Punk akımı toplum tarafından kabul gören normlara karşı çıkmıştır.
Punk, müzik, moda ve grafik tasarım üzerinde çok büyük bir etkiler yaratsa da Punk yalnızca; bir moda, giyim tarzı, asi olma çabası ya da müzik türü değildir. Çok daha genel anlamda, hayata yol veren bir fikirdir. Yani bir yaşam şeklidir. Bu yaşam şeklini benimseyen insanlar; politika, ülke yönetimi, cinsiyet ayrımı, kültür gibi geleneksel ve kalıplaşmış her şeye direnirler. İçinde bulundukları durumu protesto etmek için, kendi bedenleri dahil sahip oldukları her şeyle kendilerini ifade etmişlerdir. Punk'ların düşüncelerini paylaşmak için kullandığı en etkili araçlardan biri ise fanzinlerdir. Fanzinler, fotokopi makinelerinde siyah-beyaz olarak çoğaltılıp, posta yoluyla okuyucuya ulaştırılmaktaydı. Paralı köleliğe karşı çıkan ve anti-kapitalist bir kültür olarak ortaya çıkan Punk, tüketim kültürünü reddeder. Punk’lar devletin ve topluma uyanların karşısında olmuşlar. Punklar, kendin yap ideolojisini savunurlar. Bu ideoloji bir sorun varsa, kendin çöz, başkasından bekleme anlamına gelmektedir. Punk yalnızca devlet otoritesine değil, dini otoritelere de karşıydılar. Otoritenin insanları sömürdüğünü ve yozlaşmaya sebep olduğunu savundular. Punk, ırkçılığa, savaşa ve hiyerarşiye karşı durmuş; bireyci ve özgürlükçü felsefeleri benimsemiştir. Punklar, belirli açılardan anarşizmle çelişse de bazı açılardan nihilizme yakın bir duruş sergilediler. Nefret ve öfke dolu tavır sergilediler. Ana mesajları ‘Gelecek Yok!’tur.
Moda dünyasında punk'ın da öncüsü olarak kabul edilen kişi özgür ruhlu moda tasarımcısı Vivienne Westvvood'dur. Moda dünyasının en çılgın karakterlerinden biridir. Westvood, Sex Pistols topluluğunun kurucusu Malcolm McLaren’la tanıştıktan sonra McLaren ile beraber King’s Road’da giyim ve müziğin bir arada olduğu bir butik kurdular. Devrimci nitelikte tasarımlar ile ortaya çıkan ve Let It Rock adını taşıyan bu butik, müşterileri tarafından Sex Pistols’tan ilhamla “Sex” olarak anıldı. Westwood 1984’te uluslararası V&A Westwood markasını kurdu. Wetvood Punk stilini sisteme bir karşı çıkış yolu olarak gördüğünü belirtti. 17'nci ve 18’inci yüzyılların tasarımlarından parçalar kullandı. zincirler, kelepçeler, çengelli iğneler, jiletler gibi aksesuarlar kullandı. Saçlar karmaşık bir görünümle sergilendi. Moda ile uğraşmanın haricinde yıllarca siyasetle meşgul oldu, insan hakları ve çevre konularında çalışmalar yaptı. Yaratıcılığının özgürlüğünden kaynaklandığına inanan Westwood, " Düşünmek sorgulamaktır, aksi takdirde herkesin yaptığını yapmak zorunda kalırsınız ki bu da yaratıcılık değildir. Ben başkalarının düşünemediklerini düşünmeye çalışıyorum" demiştir.
Punk modasını takip eden kitle; rengarenk, çılgın ve aykırı saç stilleri, çeşitli metal süslemeli kıyafetleri, deri ceketleri, piercingler, dövmeler, çantalara ve kıyafetlere iliştirilmiş çengelli iğneler ve abartılı makyajlarıyla halk içinde oldukça dikkat çekmişlerdir. Punk giyim tarzı bir bakıma anti-modadır, protestodur.
1980 - 2020:
1980 sonrasında özgürlüğe dönük moda anlayışı ön plana çıkmıştır. Bu yıllarda artık belirli bir moda çizgisi yoktur, tüketim her an her şeyi değiştirebilmektedir. Özgürlük ve refahın getirdiği rahat giyim, pratik kıyafetler ağırlıkta olmaktadır. 1980’den itibaren moda tamamen ucuzlamıştır. Büyük bir eşitlenme yaşanmış, herkesin her şeyi giyebildiği, yaş meselesinin ortadan kalktığı bir sürece girilmiştir. Bir bakıma 1980 den günümüze hiçbir şeyin değişmediğini söyleyebiliriz. 1980 den günümüze kadar olan dönemi her şeyin geçerli olduğu dönem olarak adlandırabiliriz.
1980'li yıllar renkli, abartılı ve gösterişli yıllardır. 1980'ler strech jeanler, taytlar, saç bantları, spor ayakkabılar ve eşofmanların hayatın içine girdiği dönemlerdir.
1990’lı yıllarda ise, 70'li yılların avangart sanat terimi olan minimalizm, seksenli dönemlerin abartılı ve gösterişli giysi formuna karşılık, modaya gerçek bir sadelik getirmiştir. 90’lı yıllar çevreye duyarlılığın ciddi çalışmalarla desteklendiği bir dönemdir. Hayvan hakları dernekleri yaptıkları çalışmalarla insanları bilinçlendirmeye çalışmıştır. Moda sektöründe çoğu modacı yapay kürk ve deri kullanmaya yöneltilmiştir. Aynı zamanda 1990'lar vücuda yapışmış triko takımlar, bodyler veya diz boyu kalem etekler giyilmeye başlanmıştır.
2000lere gelindiğinde şık, seksi bir görünümü yansıtan koleksiyonlar ve kumaşlar almıştır. İnsanlar bu yıllarda, şıklığı, rahatlığı, giyilebilir ve kullanılabilirliği estetikle yorumlayan moda anlayışına ve moda akımlarına ilgi göstermişlerdir. 2000'lerde düşük bel pantolon ve etekler,yüksek topuklu veya babet ayakkabılar,parmak arası terlikler,mini etekler revaçtadır. Kapri pantolonlar, yeni bir trende dönüşmüştür
2001'de kısa üstler, bol kesim pantolonlar, tuhaf yıkanmış ve taşlanmış pantolonlar oldukça popülerdir.
2002'lerde oryantal akımın ve Hint esintili kıyafetlerin yükseldiği görülmektedir.
2003'lerde kolsuz, boyundan iple bağlamalı, beyzbol ve halter modeli, baskılı, taşlı, yazılı tişörtler popüler olmaya başlamıştır. İki tişörtü üst üste giyimesi de çok yaygındır.
2004'ler, ekoseli eteklerin, boğazlı kazakların ve metal tokalı kumaş kemerlerin revaçta olduğu bir dönemdir.
2005'ler rahatlığın ön plana çıktığı bir yıldır. Süslü kadife eşofmanlar bu yılın olmazsa olmazlarındandır.
2006'lar da minik yelekler ve sweatshirtler, dizüstü yazlık elbiseler bu yıla damgasını vurmuştur.
2007'lerde uzun eteklere ve büzgü kıyafetlere geri dönülmüştür.
2008'lerde renkli ve opak külotlu çoraplar, gömlekler ve spor ceketlere oldukça rastlanmaktadır.
2009'larda kalın kemerli elbiseler, trençkotlar, gösterişli ceketler, leopar ve parlak renklerin geri döndüğü yıldır.
2010'ların en büyük yeniliği yüksek belin geri dönüşüdür.
2010 dan 2015 e kadar olan 5 yıllık bir süreçte zaman zaman neon renkler zaman zaman pastel renkler popülerler olmuştur. Bol kazaklar ve gömlekler, büyük kolyeler yüksek bel pantolon ve eteklerle beraber kullanılmıştır.
2015 den sonra hala çok popüler olan yüksek bellin en büyük tamamlayıcısı kısa üstlerdir. Bluzler oldukça kısalmış ve bele gömlek bağlamak yaygınlaşmıştır. İlerleyen yıllarda dev tişört, mont ve kazaklar yaygınlaşmıştır. Oversize şişme montlar bugün hala çok popülerdir. Fakat kuşkusuz 2020 de en çok popüler olan iki parça özellikle genç kesim de mom jeans, kısa üstler ve spor giyimdir.